10 Nisan 2011 Pazar

DÖVME



Çocuklarımın isimlerini bedenimde taşıyorum, artık. Evet, uzun zamandır planlıyordum. Erdo'yu beklemekten vazgeçerek, gidip yaptırdım. Erdo'ya kalsa; yaz geldi sıcak oldu, kış geldi soğuk oldu.Oooooo

Dövmeyi yaptırmaya karar verdim de, kime yaptıracağım. Görsel ve kalıcı bir uygulama olacağı için çok önemliydi; kime yaptıracağım. Gidilecek yerler, klüpler, oteller, bulunacak kişiler listesi geniş olan, elinden uçan kuşun bile kurtulamadığı gelinimiz Şebo'daydı adres, tabiki. Şebo'ya açılan telefonun yirmi dakika sonrasında tüm iletişim bilgileri mail kutumdaydı.

Randevu almak için aradığımda bir link adresi verdiler; figür ve harf karakteri seçmem için. Beğendiğiniz karakteri mail adreslerine yolluyorsunuz.Daha sonra onlar size telefon açarak ön görüşme yapıyorlar. Yazdırmak istediğiniz şey ve bölge hakkında bilgi alıyorlar, tahmini uygulama süresini öğreniyorsunuz. Ve nihayetinde gün ve saat belirleniyor.

Karakteri belirlemek için siteyi bir açtım; 233 sayfa. Beynim bulandı. Görüşmede de dile getirdiğim gibi; netlik kazandırmada gerekli olmasının yanında caydırılık görevide üstlenebilecek kadar çok şey var sitede. Açıkcası ciddiye binince anladım ki; gerçekten zor bir karar. Yüzük, kolye falan değil ki sıkıldığında çıkart koy kenara. Yaşadığın sürece bedeninde taşıyacağın bir aksesuar, daha da önemlisi sana ait bir iz olmalı.

Neyse benim seçim yapmam pek zor olmadı. Şayet; yaptıracağım bir figür olsaydı, hayli zorlanırdım. Karakterimle uyumlu birşey bulmaya çalıştığımı düşünemiyorum bile. Hergünkü ruh halime göre şekil, renk değiştirebilecek birşey olması imkansız olduğundan, bu iş yatardı.

Yalnızca kendimle alakalı planlar yaptığım günler, her zaman harikulade geçiyor. Tıpkı, Dr. Ayşegül'e gittiğim günler gibi. (bu arada Ayşegül'ü de Şebo bulmuştu) Sabah huşu içinde hazırlanıp düştüm yollara. Öncesinde, keyfime keyif katacak bir kahve molası durağım vardı. Hani görüşülmeyen süre yüz yıl bile olsa; tazeliğini kaybetmeyen dostluklar vardır ya; hayata paylaşarak güzellik katanlar, bizimki de onlardan. Adeta, Türk filmlerin fırlamış, Taksim'de, büyük pencereleri, kocaman kapıları olan, yerleri çini kaplı, bembeyaz bir ofis; Meltem'lerinkisi.

Meltem'in yanından ayrıldıktan sonra; kahvehanenin birinde de bir bardak çay içtim. Özlemiş olduğum, hafif karbonat tadı olan çayın tadı hala damağımdayken; Blacksea Tattoo'nun ( http://www.ruhsel.com/ ) kapısındaydım. Tam düşündüğüm gibi bir yer ve kişiydi. Referanslarda sağlam olunca; kafamda sonuçla ilgili bir endişe olmadığından, ortak nokta bularak karar verme ve uygulama aşamasında da herşey rast gitti. Ruhsel; oldukça net biri. Adamla konuşurken, kafanızda sıfır soru işareti. Yaklaşık bir saat sonra; ensemde meleklerimin kanatları ve çocuklarımın isimleriyle ayrıldım oradan.

Hissettiğim tamamlanmış hissini nasıl tarif edebileceğimi bilmiyorum. Bugüne kadar bir uzvum eksik yaşıyormuşum da, o tamamlanmış gibi. Çok sevdiğim birşeyim uzun yıllardır emanetteymişte geri almışım gibi. Bunları hissetmemde sanatıyla aracı olmuş olan Ruhsel'le geniş zamanda sohpet edemediğimiz için bu şekilde dile getiremedim, kendisine. Belki günün birinde bilgisayarının mouse'u  tesadüfen tıklayıverir ve öğrenir, kimbilir?

Eve döndükten sonra, Erdo'da ufak bir kıskançlık belirtisi oldu ama...'' çocukların adlarının altına küçücükte olsa benim adımıda yazdırsaydın ya'' demesin mi. O'na da bir süpriz hazırlamak gerekecek, galiba. Şimdiden düşünmeye başlasam iyi olacak galiba!

ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL

4 yorum:

Erdogan dedi ki...

Suprizin en guzeli sensin seni seviyorum,

ouzelf dedi ki...

AŞKKKK

meltem dedi ki...

canım arkadaşım sen harbi başkasın be:)))

ouzelf dedi ki...

ÖPÜYORUM SENİ GÜZEL GÖZLÜ, GÜZEL GÖNÜLLÜ KADIN.