27 Mart 2011 Pazar

MOR ÇATILAR



Bazen en kolay kaçışı kendini kandırarak bulur insan. Aslında yaşadığı şeyin, daha doğrusu maruz kaldığı şeyin o kadar farkındadır ki... Psikolojik şiddet... Bir çok kadın ve de çocuk yaşıyor. Çocuklar, ergenlik çağına gelip, kendilerini bilene kadar neler olup bittiğinin farkında olmuyorlar. Önlerindeki  rol-model tektir çünkü. Kıyaslama yapacak yaşa ya da imkanlara sahip olduklarında anlayabiliyorlar onlara karşı davranış, söylem şeklinin yanlış olduğunu. Herbiride farklı farklı yaralar alıyorlar; bütün hayatlarını etkileyen.

Ama kadınların büyük çoğunluğu farkındalar. Bu cinsel ve duygusal ilişkide yaşanan pasif, boyun eğen taraf olma durumuna son verecek çözüm kimi zaman o kadar uzak ya da imkansız geliyorlar ki. Herkes kendince bir kılıfa uyduruveriyor. Böylece kendi kendini kandırma başlamış oluyor. Genelde  söylenen ''iyi tarafları o kadar ağır basıyor ki, kötü yanlarını kapatıyor''. Kötü yanların en hafif olanları aşağılama, küfür, ilgisizlik, bencilliğin uç noktaları... Bunlar kendi aralarında da farklı biçimlerde olabiliyor. Hele bencilliğin öyle uç noktalarda olanlarına şahit oldum ki, inanamadım. Hatta aklın alamayacağını söyleyim; bu davranışlara maruz kalmak; üstüne üstlük sebep olmuş olmakla suçlanmak. Yani; haketmiş olmakla. Düşünün ki o kadar şişmiş bir ego var karşınızda. Demezler mi adama ''Sen kimsin nesin kardeşim? Bu ne cüret. Orada bi dur bakalım.''

Eskiden; o adamlara karşı feci bir öfke dalgası yükselirdi içimde. Şimdi mi? Hayır birşey hissetmiyorum. Anladığım kadarıyla; zamanla herşey öylesine kemikleşmiş oluyor ki;  alan memnun satan memnun durumuna geliniyor. Hani aldatma içinde derler ya bir kere affettin mi, tamam tekrarı mutlaka olur diye. Küfürü de, aşağılanmayı da bir kere kabul ettiler mi,  dozu gittikçe artıyor.

Erkekler egoları yükseldikçe kendi ruh durumuna hizmet edecek bir hediye olarak görmeye başlıyor kadını. Bunu hakedecek ne yapıyorum ya da yapmalıyıma hiç kafa yormuyor bile. Ben sevginin ya da paylaşımın hiçbir türünün (çocuk sevgisi hariç) emeksiz ve tek taraflı olamayacağına inananlardan olduğum için anlayamıyorum. Adam eve gelir ağzını lütfen açar. Açtığında da hayırlı bir laf çıkmaz. Evde genel ya da çocuklara karşı sorumluluklar konusunda paylaşım söz konusu bile olamaz. Geçimi sağlayanın kim olduğundan söz etmiyorum. Çünkü; eğer karakterinde varsa evde herkes çalışıyor da olsa birşey değişmiyor, yapacağını yapıyor, söylüyorlar. Tüm dünya evin erkeğinin etrafında dönüyor ya...

Yaşayan bilir diyenleriniz vardır. Çok haklısınız. Maddi manevi destek olabilecek bir aile, gölgesine sığınılabilecek sosyal güvence olmayınca. Büyüme çağında ki çocuklar, yalnızlık korkusu, alışkanlıklar da olunca herşey çok ama çok zorlaşıyordur. Ama; ben bu gidişe sadece içindeki sesi dinleyerek ve birkaç  dostunun manevi desteğiyle kendine yepyeni hayat kurmuş kadınları da çok gördüm. Bıçağın kemiğe dayandığı o anlardan birinde karar verdiklerini söylediler. O andan sonra da hiçbirşey, hiç kimse döndüremedi onları yollarından. Karı ve kocanın taraf olduğu iç savaşa son verebildiler.

Bu yaşamımızda hiç kimse hiçbir güç kaybedilen sağlığı, zamanı, gençliği  bize geri veremez. Zaman zamanda olsa kendimizle başbaşa kalarak bunu hatırlamakta yarar var diye düşünüyorum. Sevgiyle kalın.

     ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL





 

Hiç yorum yok: