12 Mart 2011 Cumartesi

ANKARA


Nedir bu son dönemlerde yaşanan Ankara çıkarması? Diziler Ankaralı, yazarlar Ankaralı, türküler Ankaralı, sohbetler Ankaralı. Söylenilene göre havası-suyu, taşı-toprağı, memuru-zengini, tostu-hamburgeri, herşeyi bir farklıymış...
Yanlış anlamayın cümle alemlere nispet yaparmışcasına falan değil. Ne kadar olduklarının, ne kadar aynı hissettiklerinin, ne kadar Ankaralı olduklarının farkına varmışcasına...

Her şehir ayrı kokar, değil mi? Ben deniz kokan kasabaları sevdim hep. Dalgakıranları, deniz fenerleri, fırtınayla coşup köpüren denizleri olanlarını... Yosun kokuları vardır; soluduğunuzda sizi hatıralarınıza götüren... Yalnız kalıp kaçılacak  gizli köşeleri hep vardır: bilirsiniz.



Rakının eşlik ettiği balık sofraları denizi görünce daha da bi efkarlı gelirler. Dalıp gidersiniz o derinlere, martıları izlersiniz, suya hapsetmek istercesine ağlarsınız, gülersiniz deniz kenarlarında... Herkesin gençlik hatıralarında vardır bu kasabalar. Kumsalda çalınan gitarlar, söylenen şarkılar, öpülen sevgililer...

Dedim ya; her şehir ayrı kokar, ayrı sevdirir kendisini. Geçenlerde gördüm, karla kaplanmış  Kuğulu Parkı'nı Ankara'nın. Şehri Ankara olanların içinde, anılarını biriktirdikleri parklarını. Gövdelerine nice isimlerin kazındığı ağaçların gizemli duruşlarını. Hayalimde canlanıverdi bütün park. Fısıltıyla anlatmaya başladı her bir ağaç; şahit olduğu kavuşmaları, ayrılıkları. Hepsinde ortak birşey vardı; Ankara...

Not: Fotograflar Alp Burçin Ateşnal'a aittir.

Hiç yorum yok: