18 Mayıs 2011 Çarşamba

SOKAK TAŞLARI


      Çocukluk günlerimin en güzel hatıraları, sokak taşlarında kaldılar.


       Okulların kapanmasıyla; sokaktaki yoğun mesai günlerimiz başlardı. Sabah duyulan ıslık sesiyle başlayan, akşam ezanı sesiyle son bulan...Giriş katta oturan, çok sevdiğimi hatırladığım komşumuz Semiha Teyze, yıllarca usanmadı, top peşinde koşturup susayan mahalle çocuklarına su vermekten. Su dolu sürahiyi, camının önündeki sehpanın üzerinde hazır tutardı ki, işini bölüp her gelişinde, mutfağa gitmesin. Yalnızca; aramızdan birinin düşmesi ya da balkonların birinden sarkan sepet ara vermemizi sağlardı, oyunlarımıza. Hele ki o sepeti sarkıtan, birer gazozda ısmarladı mı deymeyin keyfimize.

       Akşamüstleri anneler de inerlerdi apartmanın önüne; çocukları sokaktan toparlama bahanesiyle iki soluklanırlardı. Eve girince doğruca banyoya girer, akşam yemeğinden sonra da sızıverirdik. Bu seferde kadınlar devam ederlerdi sıcak yaz akşamlarında, sokaktaki mesaiye; apartman önlerinde, alta alınmış minderler, elde çekirdek dolu tabaklar, termoslarda demleme çaylar...O zamanlar herkesin herkesten haberi olurdu, haliylede konuşulacak çok dedikodu. Dedikodular bile acıtacak cinsinden olmaz, yermezdi kimseleri, demişti annem bir defasında.

      Taşınma hazırlıkları sırasında elime geçen bu fotoğraf götürdü beni, çocukluk günlerime ait en güzel hatıralarımın olduğu o sokak taşlarının üzerine. Sabahları işe giderken, akşamları eve döndüğümde selam verecek, hal hatır soracak komşu arıyorum. Ama herkeste bir koşturmaca, bir telaş...Adeta zamanı yakalamaya çalışırcasına. Çocuklarımın hiçbir zaman hatıralarında, tebessümle anımsayabilecekleri, çocuklarına anlatabilecekleri böyle hatıraları olamayacak olması çok üzücü.


                                                                                          ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL

2 yorum:

betül dedi ki...

zaman zaman dost sohbetleri bile acıtabiliyor insanı

ouzelf dedi ki...

Ben elimden geldiğince kendimi, dost sohpetleri adı altında yapılanlardan bile korumaya çalışıyorum. Adını dost koyanlarla, benim adını dostum koyduklarım, ayrı yerlerdeler. Dilden dökülenlerden ziyade, gözlerden görünülenler anlatıyor herşeyi. Zaten yaş ilerledikçede acıyacak yerlerimiz azalmıyor mu? Betül, umuyorum bir gün karşılıklı sohpet edebilme imkanımız olurda burada yazamayacağım ama çok kullandığım bir kaç tane adına argo ya da küfür koyabileceğim cümlelerimi paylaşırım seninle Kİ oldukça işe yarıyorlar, bu acıma anlarında. Sevgiler!