5 Mayıs 2011 Perşembe
HERKES GİDER Mİ? 8
Bir varmış, bir yokmuş:
Ahmet, merhaba:
Aşağıda yazdığım satırlar, okuduğum gece, duam oldular. Ay ışığı ve yüzümü yalayıp geçen rüzgarın şahidim olduğu gecede, dizlerimin üzerinde okuyarak yeniden merhaba dedim; kendime, sana, yeni başlangıçlarımıza. Sevgiyle kal.
Döktüğüm yaşları bağışlıyorum.
Acıları ve aldatmaları bağışlıyorum.
İhanetleri ve yalanları bağışlıyorum.
İftiraları ve ahlaksızlıkları bağışlıyorum.
Nefreti ve zulmü bağışlıyorum.
Yüreğimi yakan darbeleri bağışlıyorum.
Yıkılan hayalleri bağışlıyorum.
Ölen umutları bağışlıyorum.
Sevgisizliği ve kıskançlığı bağışlıyorum.
Umursamazlığı ve kötü niyeti bağışlıyorum.
Haklılık uğruna haksızlık edenleri bağışlıyorum.
Öfkeyi ve şiddeti bağışlıyorum.
İhmalkarlığı ve unutkanlığı bağışlıyorum.
Bütün kötülükleriyle dünyayı bağışlıyorum.
Kendimi bağışlıyorum.
Seni bağışlıyorum.
NESRİN
Düştüm, kalktım, Nesrin. Dibi görmeden yeni bir başlangıç olmuyormuş. Ve düştüğünde yalnız olmak çok zormuş. Sen bunları yaşarken göremediğim, anlayamadığım, elinden tutamadığım için beni affet, lütfen. Yaşanması gereken her neyse engel olunamıyormuş...
Eninde sonunda yalnız olduğumuzu anladım. Düştüğüm o diplerde, iyi günümde yanımda olanlar, gezip tozduklarım, sürekli birşeyler isteyenler yoktu; sensizlik ve ben yalnızdık.
Meyhanede çalan o şarkı ve bana yolladığın o mail, aydınlattı, sensizliğe uyandığım sabahlarımı. Düştüğümde uzanan el gene seninki oldu.
Ufacık bir daire tuttum. Paylaştığımız onca şeyi, duvarlarında miras bıraktığımız evden, dargın ayrılmadım, Nesrin. Bahçede dikili olan sarmaşık gülünlede vedalaştım, ayrılırken. Kocaman iki başlangıca gebe olan kocaman bir ayrılığın yaşandığı evimiz, dilerim ki kocaman yeni başlangıçlara şahit olsun.
Yeni evim küçücük bir mahallede. Hani eski Türk dizilerinde ki mahalleler vardır ya; ufak bakkalı, taşlı sokakları olan, öyle bir yerde işte. O günlerden kalmış, bugünden gizlenir gibi bir hali var. Kimsenin bilmediği, kimsenin duymadığı geçmişimle vedalaşıp, gene kimsenin bilmediği geleceğimi yaşamak için geldim, bu mahalleye.
Çok garip, yeniden doğmuş gibi hissediyorum. Kalıcı bir tebessüm yerleşti adeta, dudaklarıma. Ardında bıraktığın suskunluk hala burada ama, içindeki acıyla vedalaştık ve huzur yerleşti oraya. Hayatımda ki bütün fazlalıklardan, taşımakta zorlandığım ilişkilerden kurtuldum. Müthiş bir özgürlük ve arınmışlık hissediyorum, prangalarımdan kurtulmuşcasına.
Ne kadar ağırmış, ruhum. Hep derdin ya ''Zamanın içinden geçip gidiyoruz. Farkında yaşamak lazım, hissetmek, hissettirmek lazım'', diye. Şimdi anlayabiliyorum, ne demek istediğini. Herşeyi; yeni keşfeden çocuklar gibi, heyecanla izliyorum. Kızkulesi'ni, martıları, vapurları, yokuştaki evleri, yanımdan geçen insanların yüzlerini...Herşey yeniden renk buldu.
Yolun bir yerinde kaybetmiş olduğum, Ahmet'i yeniden bulmuş gibi, heyecanla karşıladım, buyur ettim hayatıma.
Fazla eşyam yok ama kadife kaplı yeşil koltuğu getirdim. Bu defa; üzerinde hayaller kurup umutlanabilmek, ilk defa duyuyormuşcasına müzik dinlemek, okumayı yeni öğreniyormuşcasına okumak için...
Benimle paylaştığın her söz,
Her bakış,
Hissettirdiğin her dokunuş,
Keşfettiğimiz her lezzet,
İzlediğimiz her film,
Her hayal kırıklığı,
Her mutluluk,
Her kahkaha,
Kokun
Bende mirasındır, kutsal emanetindir.
Kalbimden uçurduğum kelebeklerle
Yolluyorum, kalbimin bir parçasını
Benden, sana miras olarak.
AHMET
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder