28 Mayıs 2011 Cumartesi
ZAMANA YOLCULUK
Ben kesinlikle ve kesinlikle bu çağın insanı değilim. Zamana yolculuk filminde, yanlış zamana ışınlanmış gibi hissediyorum kendimi. En fazla zevkü sefa edilen zaman hangisiyse o zamanda yaşamalıydım. Belkide yaşadım ve etkileri hala üzerimde...
İlk olarak; hafta içini hadi anladık, hafta sonu neden erken kalkılır. Hadi kalktık, sabahın o köründe çocuklarla olan mesai başlar mı? Kahvaltı hadi hadi diyerek gırtlağa dizilir mi? Benim hafta sonu sabahımda; yatakta bunalana kadar uyunmalı, gerine gerine uyanılmalı, ağır ağır kahvaltı edilmeli, masada gazetelere göz atılmalı (okunmamalı) ve mayışıp tekrar yatağa girilmeli.
Sabahtan geriye birşey kalmayınca; dışarıya çıkalım dedik. Bir saat Feyza'ların bahçede kahve molasının ardından başbaşa yemek için şehre indik. Erdo süpriz yaparak uzun zamandır gitmek istediğim et restaurantında yer ayırtmış. Masaya yerleştik hemen ardından ihtiyaç gidermek için masadan ayrıldım. Döndüğümde şarap, bardaklara servis edilmişti, bile. Buraya kadar bana uyar, uyduda. Masaya oturunca sohpet açılsın diyerekten Erdo'ya ''Son zamanlarda kendini iyi hissettiren bir hayalin var mı?'' diye sordum. Benim dönem dönem değişen, düşünmesi, hayal etmesi bile kendimi iyi hissetmemi sağlayan hayallerim hep olmuştur, çünkü. Bizim ki ne dese beyenirsiniz ''Arka tarafta kulağına kulaklık falanmı taktılar, Şanslı Masada falan değiliz, değil mi?''. Veeeee hop, hoşgeldin Özgür bu zamana. Benim yemeğimde ne olmalıydı; ''Aşkım: ben, en büyük hayalime kavuşmuşum, seninleyim. Daha ne isteyebilirim ki'' denmeli, göz göze, diz dize yemek yenmeli. Gerçi şükür ki, sonrasında durumu kurtarıcı diyaloglar yaşandı.
Evden içeriye adım attığım andan Oğuz uyuyana kadar olan sürede yapmak zorunda kaldıklarıma gelince: tarifini bi ara vereceğim, boş kutudan kukla tiyatrosu yapmak bir de; her kim bulduysa bir an önce formerslansın inşallah; ben yokken Oğuz'un arabadan robota dönüştürdüğü transformerslardan birisini tekrar arabaya döndürmeye uğraştım. Sonuç: ben döndüm ve oyuncak dönüşüm çöpündeki yerini aldı. Halbuki; benim eve dönüşüm muhteşem olmalıydı. İlk olarak; ılık bir duş, ardından pijamalar çekilmeli, sehpada demlik, elde kitap, bir melek gibi yaklaşan uyku tebessümle karşılanıp rüyalar diyarına geçilmeli.
Reenkarnasyona inanan herkesin yolu muhakkak sarayların birinden geçmiş olur ve hipnozda ortaya çıkar ya. İnanıyorum ki, bu günden sonra daha da fazla inanıyorum ki; bende kesin saraylardan falan geliyorum. Yoksa doğal mı bu; hafta sonları geç saatlere kadar uyuma isteği, romantizm beklentisi, ihtiyaç olduğu anda sükunetin sağlanması isteği...
Tam şu anda aklıma geldi; yarın bizim evde on beş kişi kadar olacağız...Ben ne yapıyorum? Sarayın bahçesinde edasıyla; yanımda kahvem, kucağımda bilgisayarımla hayaller alemindeyim. Haydi anacığım: Özgür kaçar. Herkese iyi geceler!
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder