Fakat; zamanın birinde renkleri kullanırken, özgür ol, kendi renklerini yaratabilirsin demişim. Demişim de sonunda beni bekleyen, renk üretme ve uygulamasının nelere maal olabileceğini hesaplayamamışım. Şükür ki, üç adet denemeyle kurtardım paçayı...Fenerbahçe'nin maçına gitmiş olan Erdo döndüğü için uyutma faslı, bana kalmadı. Ben de; bunu fırsat bilerek, kahvemi hazırlayıp, kuytu köşeme yerleştim.
Bu haftasonu, geçenlerde yazmış olduğum, barbekü adlı yazımdakinden biraz farklı oldu. Ve; yemeği bir erkek hazırladı. Herkesin bir yerlerde, farklı programların içinde olduğu, dün yani cumartesi; bir telefonla başlayan ve spontene gelişen yemek programı yapıldı. Malzemeleri biz aldık, ana yemeği Bülent pişirdi. Salata, makarnayı ve bulaşıkları toparlamayı ben, rendeleme ve organizasyon işlerini Şebo, sofra kurma, tatlı, çay işlerini Özlem halletti. Fotoğraflama işiylede Elf ilgilendi; 10 dakika kadar. Sonrasında salona geçene kadar da kendisini gören olmadı, zaten. Erdo ve Önder'in, bütün bunlar olurken; ne yaptıkları konusunda açıklama yapılmıyor.
Aaaaa özürdilerim, şimdi aklıma geldi. Onlar da bahçedeki zeytin ağacının dallarına, şamdanları yerleştirdikten sonra içlerindeki mumları yaktılar ki, manzaramız daha da güzelleşsin diye. Cumartesi kabusu olmasının yanında, komedi dalında aday olan; Survivor eşliğinde yenilen meyve ve tatlı sonunda ancak Baran'ın uykusunun gelmesi sebebiyle yerlerimizden kalkabildik. Aklımızda; yemiş olduğumuz yemekleri ne zaman sindirebileceğimiz hakkında ki soru işaretleriyle geceyi sonlandırmış olduk.
Bu gece son bulurken ise kafamdaki tek şey; yarının, asla ve asla tekrarını yaşayamayacağımız yeni bir haftanın daha başlangıcı olması.
Cuma akşamı Derin'imizin birinci yaşını kutladık. Nice yeni yaşlarını, beraber ve mutluluk içinde kutlayabilmek, ümidiyle...
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder