25 Mayıs 2011 Çarşamba

NİHAYET



Her sezon ertelediğim, daha doğrusu kaçışım olmadığını bile bile ertelediğim iş; mevsimlik giyisilerin çıkartılması ve ayıklanması...Bir izin günümün böyle bir işle bitmesinin verdiği can sıkıntısının yanında müthiş bir rahatlama hissediyorum. Her sezon bunu yapmakta gecikirim. Gecikmeyi bırakın, havalara uygun giyiler almaya başlamış olurum. Sonra da; bugünkü gibi pişman olurum. Çünkü; geçen sene kaldırmış olduklarımı unutmuşumdur.

      Öğle saatlerinde işe koyulurken, ne kadar zaman alacağını düşünmemeye çalıştım. İyiki de öyle yapmışım, akşam saatlarine kadar süreceğini bilerek bitiremezdim. Oda, fotoğrafta gözüktüğü duruma geldiğinde; ümitsizliğe kapılır gibi oldum. Yalnızca benimkiler olsa iyi; Elf'inkilerde bana kalınca iş içinden çıkılmaz oldu. Oğuz'da okuldan gelip yardım etmeye kalkınca tahmin edebileceğiniz üzere, şenlik havası yaşandı. Katladığım herşeyi, koyduğum yerden alıp tekrar raflara koymaya çalışan ufaklık bir yanda, yattığı yerden Oğuz'a  engel olmaya çalışan ablası bir yanda, aralarında sabır çekerek herşeyi düzenlemeye çalışan ben.

      Sadece ayıklayıp kaldırmak olsa bu kadar zaman almaz da araya, denenecekler, seneye olur ümidiyle tekrar kaldırılanlar falan girince iş uzuyor, haliyle. Hele şu seneye olur diye kaldırılanlar yok mu! Bu yıl hata ederek  Özlem'in (kardeşim) bizde olduğu zamana denk getiremedim. O olduğunda; çok kolay oluyor ve bu kadar vakit almıyor. Kendisine ayıracakları o kadar ustaca ortadan kaldırıyor ki ne olduğunu anlayamadan bir de bakıyorsunuz ki; bütün giyisiler yerlerini almış. Gün içinde yaptığımız telefon görüşmesinde de aynını söyledi, zaten.

      Kadın dergilerinde, çok güzel yol yordam gösteriyorlar gerçi. Fakat gelin görün ki; iş uygulamaya gelince ya da bana gelince pek öyle olmuyor. Benim giyisilerimden ayrılmam biraz zor oluyor. Hani derler ya; iki sezon giymediğiniz kıyafetleri ayırın, diye. İşte bende bu sezon sayısı en az dört. Bir daha asla giyemeyeceğimi bile bile sakladıklarım bile var. Amannnn neyse biz böylede mutluyuz. Tek üzüldüğüm onları bir yerlere sıkıştırmak zorunda kalmak oluyor.

     Bu zamana kadar; her ebatta gardolabı olan evde oturduk. Hangisine sığabildim? Hiçbirine. Erdo gibi bir adamla evli olunca bu mümkün değil, çünkü. Adam iyiki kadın olarak dünyaya gelmemiş. Şimdi O'nun giyisi ve ayakkabılarını yiyiyor olurduk, herhalde. Benim anlayamadığım bu erkeklere sunulan renk, model seçenekleri bu kadar azken, nasıl bu kadar kıyafete sahip  olabildikleri. Ayakkabı deseniz; önlerindeki topuk ölçüsü, renk seçeneği bu kadar kısıtlıyken; kaç çift ayakkabısı olabilir bir erkeğin. Bu yıl da her zaman olan oldu; benimkiler tıkış tıkış kılıflarda, beyefendininkiler, boy boy askılarda, raflarda. Eeeee en kıymetlim için, paylaşmamız gereken bütün dolaplar feda olsun. O'nunla olsun da, herşekilde kabulüm.

     Özetle; biz ailece yaza hazırız. Bahçedeki çiçeklerde hazırlar. Ağaçlar çiçeğe durdu, çoktan. Bir de bostanı ektik mi, tamam. Aldığım fideleri gören olsa, metrekarelerce yer var sanır. Amaç; yalnızca domates kokusu duymak, renkleriyle güne başlamak olunca; ufacık yer, yayla gibi geliyor bana. Geçte olsa: hoşgeldin yaz.

                                                                                            ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL

2 yorum:

betül dedi ki...

Bu işi çocukla yapmanın ne demek olduğunu biliyorum.İmdatttttt

ouzelf dedi ki...

Damdan düşen adam için doktor çağırmışlar. Bana doktor değil, damdan düşen birini getirin demiş. Yaşayan anlar misali.