13 Haziran 2011 Pazartesi

KOMŞULAR

                                                                                 

      Evde ki herkes, derin uykuda. Ve ben elimde kahvemle camın önünde oturmuş şu an, en yakın arkadaşlarım, eski komşularım olan canımın üçünü düşünüyorum. Üçümüz aynı apartmanda oturduk uzunca süre. Kimi geceler, pijamaların üzerine geçiriverdiğimiz hırkalarla, süzülüverirdik, merdivenlerden. Üçümüzden birinin mutfağında demlenen çay eşliğinde başlardı, uzun sohbetlerimiz.
 
    Bugüne kadar ki tüm komşularımla özel ilişkilerimiz olmuştur, zaten. Ama apartman içinde yaşanan komşuluk gibi olmuyor, olamıyor. Bir Sevgi Abla'm vardı mesela; elektrikli bir sobanın ısıttığı, evde ısıtabildiğimiz tek odanın içinde Elf'le birlikte geçirmek zorunda kaldığım lohusalık günlerimden birinde, soğuk bir kış günü çilek kompostosuyla dikilivermişti, kapımıza. Diğer her şey bir yana, aradan sekiz yıl geçtikten sonra karşılaştığımızda aklıma ilk gelen şey, o çilek kompostosu olmuştu. Şimdi ki evimize taşındıktan sonra komşumuz olan Güner'de hiç aratmamıştı o komşulukları... Sabahın, gecenin körleri gizli aşıklar gibi buluşuverirdik, birimizin evinde. Arada iş dönüşü süzülürdüm bahçelerine, bir fallık kahve pişirirdi. Güner'ler evlerinden taşınırken çok burkulmuştu içim. Uzun süre geceleri evlerinin ışığını kontrol etmeye devam ettim. Rahatlardık çünkü park edilen araba kapıda ya da ışık yanıyorsa. Bilirdik bir seslenmelik mesafelerde olduğumuzu. Bir gün ışık yandı yan evde ama Güner‘lerin oturduğu zaman ki gibi aydınlanmadı ne o ev, ne de bahçe. Geçen sabah, kahvaltı için kapıda belirdiğinde, bir an yan evden çıkıp gelivermiş gibi hissettim. Demek ki yalnızca taşınmıştı, gitmemişti.
 
     Canımı üçünü de başka bir gün yazarım, sizlere. Gerçi yazdığım, söylediğim herşeyin içinde onlar var. Komşulukla gelen, sonsuzlukta bitecek türden dostlarım, seçmiş olduğum akrabalarım onlar, benim. Velhasıl komşuluk çok özel ve güzel. Çöp atarken verilen bir selamla sınırlı kalsa bile güven duygusu verir insana. Bilirsin ve bilinmesini istersin ki, baş dara düşünce çalınacak kapılar hala var.
 
                                                           ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL

Hiç yorum yok: