Gününüz aydın olsun!
Bizim çayımız demleniyor, lavanta...Her derde deva lavanta; saçlarada, cildede, güzel kokmanızada, ayılmanızada yarar, dedim ya ''her derde lavanta''
Benim lavantadan bu sabah ki beklentim; dün gece ki güzel geceyi hazmettirmesi yönünde. Dün akşam; bütün kızlar toplandık da...Zannediyorum ki; konuşulmadık kadınsal mevzu kalmamıştır. Hayır garip olan; birbirimizi bunca yıldır tanıyoruz, bu toplanma (gece ve dışarıda toplanma işini kastediyorum. Yoksaaa evde, kırda, bayırda her hafta bir voltran durumu var) işini bir kaç ayda bir yaparız. Eeeee! Bu zaman zarfında hakkında konuş konuş bitiremediğimiz kocalarımız da aynı. Hala anlayamadık ona yanıyorum; ne biz kadınlar ne de erkekler değişmedi değişmeyecekkkk. Ne diye kendimizi yorup duruyoruz. Hele biz; hiç değişmemiş bir üçlü olarak, yıllardır, bıkıp usanmadan aynı üç adam, yıllar içinde sayıları değişen çocuklarımız hakkında konuşup duruyoruz. Gerçi dün akşam süpriz yaparak kardeşim Özlem'de katıldı bize, daha bi şenlendik. Kulak iltihabı sebebiyle haplanmış Vilo'da yatarken; ''benim ne işim var bu bahtaniyenin altında?'' diyerek kendini önce arabada sonrada bizim yanımızda bulmuş. Sorsanız ki; konular değiştimi? Hayır! Bir koca ve bir çocuk daha eklendi konuşulanlara.
Ben çayı demleyip bilgisayarı kucağıma aldığımda ki manzara buydu. Şimdi ise; güneş kendini iyiden iyiye göstererek dans etmeye başladı, denizin üzerinde. Oğuz'da uyanır ve güne başlama sorusunu sorar:
''Anne; okul mu, tatil mi?''
Hergün, ama her gün aynı soruyla uyanır mı bir çocuk? Evet, uyanırmış. En azından bizim evde ki böyle uyanıyor. Şimdi toparlanıp aşağıya iner evin annnesi Özgür, yumurtalar haşlanmak üzere ocağın üzerine konur. Aaaa! Bakın aklıma ne geldi; eskiden, biz daha çocukken yumurtaları konserve tenekesinde haşlarlardı bizimkiler. Neden acaba? Vilo'yu arayıp kesin sormalıyım bunu.
Hadi bu sefer gerçekten kaçtım. Söylemesi ayıp, bugün of günüm de. Herkese iyi günlerrrrr!
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder