Zaman zaman düşünüyorum da aklım almıyor. Sonra da bu felsefeyle uğraşanların yüzüp yüzüp sonunda kalakaldıkları bir damla suda boğuluyor olmalarını, insanoğlunun işi tembelliğe vurup felsefeden vazgeçerek sonlarına daha hızlı ve yoz bir şekilde gidişlerini anlayabiliyorum. Yaşam gerçekten çok karmaşık...
Hayat tek bir beden ve ruhla yaptığımız bir ekip çalışmasıysa; bu beden, sürekli değişen ruh hallerimize nasıl ayak uydurabiliyor? En azından benimkinin durumu hayli zor. O kadar ani inişler çıkışlar yaşıyor ki zavallı. Coşkuyla çığlıklar atan yüreğim, bir bakıyorsunuz bir anda karamsarlığın diplerinde. Gözyaşlarıyla dinlediğim şarkının hemen ardından dinlediğim bir başkasıyla, elde mendil halay moduna geçebiliyorum. Damarlarda akan kanın sürekli değişen hızı, inip çıkan tansiyon...Sabah neşe içinde cik cik güne merhaba demiş Özgür; bir bakmışım gece yatarken bir daha hiç çözülmeyeceğini sandığı, dudaklarına vurduğu mühürle yatağa girmiş.
Ne yapsın bu beden? Nabza göre hormon, kan...
Geçen gün işten dönüyorum; cd çalarda Erdo'nun son aldığı albüm çalıyor. Melodiler eşliğinde; ben Paris sokaklarında arzı-endam ediyorum. Omuzlarıma minicik bir hırka almışım, alta geçirmişim bir kalem etek, ayakta sivri topuklular, elde ufak bir çanta, gözlerle siyah gözlükler...Tabi hayal bu ya; ben takribi 45, maksimum 50 kilo civarındayım. Tutturmuşum bir melodi Şanzelize'de geziniyorum. Kan akışı normal, mutluluk hormonu akıyor kanalların her birinden. Şarkılar eşliğinde yaptığım gezinti; 25 dakika kadar sürdü.
Derken; evin önünde arabayı park ettim. Beni karşılamak için kapıyı açan Oğuz'un: ''Anne bana ne aldın?'' sorusu, bir tokat gibi indi hayallerimin üzerine ve ben cumburloppppp gerçek hayattayım. Müzik aniden kesiliverdi, topuklular çıkıp parmak araları geçirildi ayaklara, kalem eteğin yerini aldı bir şort! İşte ne yapsın şimdi bu beden, herşey tepe taklak.
''Nereden geldik?'' - '' Nereye, hangi yoldan gidiyoruz?'' - ''Tanrı var mı? Yok mu?'' - ''Kader var mı?''- ''Akıllı bir hayvan olarak mı yoksa aklı olmayan bir hayvan olarak mı yaşamak daha zor?'' - ''Dünyanın sonu gelecek mi?'' - ............''Bir ruha, durmadan binbir düşünce dolanan kafalara; bir beden yeter mi?'' Bak şimdi bu satırları yazarken aklıma gelene; acaba Elif yatarken diş lastiklerini takmış mıydı?
İşimiz zor çok zor millet. Ekip kabul ederek beden ve ruhumuza iyi bakıp, beslemeliyiz. Yoksa mazallah tık!
Sevgiler...
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL
NOT: Tahminen siz bu satırları okurken ben, Paris'e gitmek üzere uçakta olacağım. Evren bu ya; ben bu yazıyı yazalı 20 - 25 gün olmuştur. O günden beri arkadaşımdan aldığım teklif, karşıma çıkan şarkılar, okuduğum kitap, izlediğim filmler, hepsi bir şekilde Paris'le ilintiliydi. Yani '' kafa nereye ben oraya ''... Pazar akşamına kadar bloğuma iyi bakın, ilginizi eksik etmeyin.
1 yorum:
Paris gezisi de yapılmış :) Süper. Bakalım hakkında yazı da var mı? Varsa merakla okuyacağım.
Yorum Gönder