Çocukken dünya kocaman bir oyun bahçesiydi ve senindi. Bilinmezdi, heyecanlıydı ve hayal kurabildiğin ölçüde sana aitti. Geleceği bilmiyordun ama onu gönlünce şekillendirebileceğine inancın vardı. Her şey ama her şey bir ihtimaldi. Dünyayı güzek kılan da işte o ihtimallerdi. Her filmde yeni biri olabilirdin, her kitapta başka bir ömür sürebilirdin. Zengin, ünlü, astronot, veteriner, doktor, mutlu, prenses, başbakan, gizli ajan, ressam, rock yıldızı, futbolcu, hiçbiri imkansız ya da uzak değildi.
Yaşlanmak ise ihtimallerin azalmasıydı. Sahip olamayacağını bilerek bakmaktı etrafa, geçmiş olsun demekti. Asla o kitaptaki adam yada kadın olamazdın artık.
"Sınırlı mutluluklar dönemine hoşgeldiniz" yazan görünmez bir tabelanın altından geçerdin!
"Gerçekler dünyasına hoş geldiniz! Yetinmeyi öğrendiniz mi, öğrenmeniz gereken tek şeyi?"
Gençliğin bittiği yer, hayatın bittiği yerdi aslında, ikinci baharlar falan hep palavraydı, dünya senin sahibindi ve hapı yutmuştun. ( sayfa 141 )
İnsanın beklenmedik bir şekilde kendisiyle karşılaşması, karanlıkta bir yabancıyla karşılaşmasından daha ürkütücüydü. ( sayfa 89 )
Bana olan sevgisini sorguladığım birini sevme yeteneğim yok benim. Bir eksiklik gördüğümde sevgim bir balon gibi sönüveriyor. ( sayfa 70 )
Maraz / Hande ALTAYLI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder