Şu aklım, kaçıp gittiği yer her neresi ise başıma ne zaman gelecek? Dün gece 24.00 itibariyle gene kaçmıştır. Şayet benden önce bulan olursa: ” Hükümsüzdür! ”
Sabah uyanıp yatağın içinde doğrulduğum an da bakışlarımın halıda bir noktaya takılı kaldığı halimden gün boyu sıyrılamadım. ( Meltem’e selam ) Öyle mal mal bakıp durdum. Dursam gene iyi, bir de anlıyormuş gibi dinledim insanları. Saat bu saat oldu hala tık yok. Gerçi bunca yıldır alışmış olmam gerekiyordu bu gel git hallerime ama… Şöyle ” Küçük Prens ” in ki gibi ufacık bir gezegenim olsa, kafaya da fanusu geçirsem diyorum.
Yok, olmadı mı? O zaman beyni çıkar yerinden, koy makarna süzgecine salla. Üzerine yapışmış gereksiz ne varsa dökülsün. Benim ki bu kadar ağırlaşınca su kaynatıyor. Sonra da ara ki bulasın. Son durum raporumun sonuçları böyle işte sevgili blog okuyucuları.
Dip not: Şu çocuk kanallarında yayınlanan ‘’ Pepe ‘’ adlı çizgi filme de tahammül edemiyorum. Caillou'dan şikayet ettiğim dilimi ısırayım. Mumla arıyorum valla. Gerçi bizim ki ikisiyle de pek ilgilenmiyor(du). Takii ben büyük bir hata yaparak Pepe'yle aramda ki duygusal durumu Oğuz’a söyleyene kadar. O günden beri, sabahları en büyük eğlencesi; ‘’Pepe’’nin yayınladığı kanalı ve televizyonun sesini açtıktan sonra kumandayı saklamak. Sonra da ben kafamı oradan oraya vururken kahkahalar atarak beni izlemek. İşe gitmek için evden çıkarken ağzıma dolanmış olan sözler ‘’ Özgür Özgür yine ağlıyor. Özgür Özgür niye ağlıyor. ‘’ Hem de melodisiyle… Oynadığı halk oyunları, annesine hediye ettiği şarkı, dedesi ve ninesi zaten ayrı yazı konusu olur. Yok ya bana kesin bir fanus lazım. ( Eklenti dip notluktan çıktı gerçi ama idare edeceğiz artık. Durumum ortada!)
Hadi ben kaçtım. Bu saatten sonra; Belgin’le bir kaç kelam edip, iki satır kitap okumak beni anca keser. Aklınıza mukayyet olun. Sevgiyle kalın.
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder