''Yaşanmış bir hikâyenin, yaşamayan insanlarına…''
Resmi web sitesinde sinopsis başlığı altında yazılmış olanlar:
'' DEDEMİN İNSANLARI, küçük bir kasabada yaşayan on yaşında bir çocuk ve dedesi aracılığıyla, bir ailenin ve bir ülkenin geçirdiği büyük değişimi anlatıyor. Kalabalık ve sıcak Ege insanlarının hikâyesini izlerken, mübadeleye, öteki olmaya, nereye gidersen git bir yere ait olamamaya, iki yakaya, çok sayıdaki azınlığa, ihtilallere, bir defa daha ama bu kez farklı bir yerden bakacaksınız.''
Mübadele, öteki olmak, nereye gidersen git bir yere ait olamamak, iki yaka, azınlıklar, ihtilaller, azıcık üç şekerli olmanın keyfi, daha bir çok yaşanmışlıklar, sorular. Ve film bitip de salondan çıkarken düşündüğüm şey: ''Neden'' sorusunun gerçekten cevaplanması en zor soru olduğuydu.
Hikayeyi filmin giriş sahnesinde, torunun iç sesinden dinlemişim zaten. Aslında Çağan Irmak'ın muhteşem anlatılıcığıyla benim dinleyip izlemiş olduğum hikaye demem daha doğru olacaktır. Gerçek sebepleri bilmeden, sonuçlarını değiştirmeye gücü yetemediği için, içlerinde sessiz isyan, haykırışlarıyla boyun eğmek zorunda kalmış, evlerini, topraklarını, hatıralarını, dostlarını yani bir parçalarını bırakıp göçmüş nice ailenin çocuklarının, torunlarının izlerken hissedecekleri muhakkak ki benimkinden farklı olacaktır. Ortak olacak olansa '' Neden '' sorusu.
Filmi uzun uzun anlatmanın pek anlamı yok bence. Filmin afişinde yer alan isimler izleyeceğinizin kalitesi hakkında fikir edinebilmeniz için yeterli. Söyleyebileceklerim yalnızca: Çok güzel bir kitap okumuş gibi hissediyorum. Gözüm, kulağım, kalbim, beynim tatmin oldu. (bir de gözlerim ağlamaktan şişti.) Üstüne; elim Erdo'nun elinde, kafam omzunda ,'' Efendim Elif '', '' Oğuz! Kudurma oğlum '' demeden, yatmalarına ne kadar kaldığını hesaplamadan iki saat geçirmiş eve gelmişim. Buna sebep olmuş olması bile için yeterlidir.
İyi Pazarlar diliyorum.
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder