29 Ekim 2011 Cumartesi

MASAMIN BAŞINDA

  Odamdaki masa da, soluk abajur ışığının altında kaç saat oturdum bilmiyorum. Elimde tuttuğum kalemle önümde ki boş sayfaya ne kadar baktım. Geçen derste hocanın dediği gibiydi. Beyaz boş sayfanın karşısında hissettiğim ‘’sonsuzluk’’ hissi. Saatler boyu bekliyorsun düşüncelerinin sonsuzlukta bir engele çarpmasını. Ki bu engel sınırın olsun. İçinde hikayeler kurabileceğin sınırlı bir alan. Yoksa hikayeler, izler, yaşananlar, rüyalar…sonsuz. Ve anlatılmayan hikaye kalmamış sayısız kitap sayfalarında.


 


     Orhan Pamuk’un son kitabında yazdığı gibi kitaplar; içlerinde geçmişi, yaşanmışlıkları saklayan çok değerli birer kütüphane aslında. Somut olarak içlerinde gezemesek, dokunamasak, duyamasak ta iyi bir kalemin ucundan çıkan kitaplar kadar iyi hiçbir şey anlatamaz, hissettiremez bize geçmişi. Bazen gelecekle ilgili hayallerin en güzellerini kurmamıza aracı olan gene kitaplar değiller mi?


 


      Gün olur düşersin bir sözcüğün, bir tebessümün, bir bakış, gözyaşının seni sürüklediği ya da hatırlattığı şeyin peşine. Avare avare bakar olursun her şeye, aklındakiyle. Geçen gün Fatma Burçak not düşmüştü: -Sokaklardayım, kelimelerle kavgalı- diye. Aynen öyle işte kavga devam eder ta ki hikaye çıkana, sizi içine alana kadar.


 


       Masamın üzerinde duran, bu boş sayfaya sırtımı dönüp yatacağım şimdi. Kalemin üzerinde oradan oraya savrulana, kendisini kaybedercesine yazana  kadar kafamda sayısız kelimelerin kavga edeceğini bile bile. Hadi size iyi geceler. Bana uykular haram, günler zindan…


 


ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL

1 yorum:

Belgin Aydın dedi ki...

"Gün her tarafta mavi bir nurdur. Öyle mavi ki insan maviyi toplamak için avucunu göğe açacak ve elini yanaştırıp bakınca, avucunun mavileşmediğine şaşıracak."
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir Kabaağaçlı