Soluk abajur ışığını altında uzanmış, seni düşünüyorum baba. Bunca yılgın, yorgunken neden aklımdasın? Neden sen? Annem rüyalarımdan bile uzaklara kaçmış. Hiç görmüyorum onu. Annem gittikten sonra alt dudağını kıvırıp; ” Bilmiyorum ki, anlayamıyorum kızım” deyişin gözümün önünde. Anlamaya çalışmaktan o kadar mı yorulmuştun ki; vazgeçtin. Sen de gittin.
Sen gittin, önce halamın salonunda yere serdiği şiltede ufacık kaldım uzun gecelerde. O kadar küçüldüm ki sığdıramadı halam beni o şilteye. Büyümem için yetimhaneye bıraktı beni. Sonraları yatakhanede yattığım ranzanın üst katında, soğuk caddelerde hep küçücük kaldım ben. Ben küçüldüm ya yalnızlığım büyüdü baba. Yuttu beni o kocaman yalnızlığım. Ama bitti artık. Geliyorum yanına, elini tutacağım. Gideceğiz ya denizlere büyüyeceğim ben. Bu defa yalnızlığım küçülecek, yok olacak.
Bana masallar anlat baba. Uykum geldi, bana masallar anlat. İçinde tüm oyunlarım, çocukluğum, sen ol, biz olalım. Nasıl baş edeceğim bunca insanlığımla bilemedim. Affetme, affedilme isteği var içimde çokça. Çokça gözyaşı var içimde. Diner mi, affolur, affedilir mi masallarla baba? İnsan olman sayesinde bu halde oluşum. Anlatsaydın, öğretseydin keşke; kırar, acıtırlar deseydin keşke. Öteye koyar, kötü de bakarlar deseydin keşke. Neden haklı çıktılar? Büyüdükçe kirlenecek dünya dediler. Kirlendi. Kayboldum baba bunca kirlenmişlikle. Sakın bırakma ellerimi. Sakın bırakma. Ne kadar kaybolsam da ara, bul beni. Sayende gene çocuk olabileyim. Dolu dolu gözlerinle bakarsan çocuk olabilirim tekrar belki.
Uykum var baba. Ama korkmuyorum rüyalarımda kaybolmaktan. Sakın bırakma ellerimi. Yağmur yağdır üzerime. Denizlere götür beni. Hani içine yaptığın iyilikleri attığın deniz var ya, oraya o denizlere götür beni. Usul usul sokayım ayaklarımı sulara. Önce ayaklarımda hissedeceğim serinlikle ürpersin tüm vücudum. Öyle bir ürpereyim ki can suyu dolsun bütün dallarıma. Öyle bir ürpereyim ki; açılmış yaralarım yansın tuzlu suyla. Solan benzime renk gelsin.
Gözlerimi açamıyorum. Martıların sesleri geliyor uzaklardan. Duymuyor musunuz? Deniz yakın olmalı. Duyuyor musun baba?
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL
7 yorum:
Derin bir özlem... İçim kanadı, desem :)
"Hani içine yaptığın iyilikleri attığın deniz var ya" ne az ama ne çok şey anlatıyor, yüreğine sağlık canımm.
İnanın yazarken hissettiğim şey de öyle derin bir özlemdi, duyguyu size geçirebilidiysem ne mutlu bana. Sevgiler...
Teşekkürümü kabul edin lütfen. Böyle ''az'' cümlelerin içinde saklanmış bunca ''Çok'' anlamları paylaşabiliyor olmak çok güzel. Sevgiler...
yaralı yürekler yaralı yürekleri arar tarar biryerlerde bulur bilirim, ki bulmuşuz birbirimizi...artık ağlayamıyorum..ama sen göz pınarlarımı zorladın, kazıdın sanki tıkanıklıkları, burnum nasıl da sızladı, sana artık daha çok saygı duyuyorum, hep sevgiyle kal. halanın şilteye sığdıramadığı sen şimdi kimlerin yüreğine sığdın kimbilir şimdilerde:D
ahhh be özgür, zordur annesiz babasız olmak, çok zor.....
Yaralı yüreklerin birbirlerini arayıp nihayetinde bulduklarına sonuna kadar inanıyorum. O kadar çok yol ayrımı, köşebaşında karşıma çıktılar ki; sonunda böylesine içlerine alıp, kalemimden kağıda aktılar. Ama o sığınılacak yürek arayışı hepimizde yok mu? Şöyle sıkı sımsıkı sarıp bırakmayacak bir yürek, acıtıp terk etmeyecek bir yürek, paylaşıp hafifletecek bir yürek! Anlayıp, paylaşabilidiğimi gösterebilmemin tek yolunun yazmak olduğunu keşfettiğim için çok şanslı hissediyorum. Çünkü gördüm ki; dilimden dökülürken değil kağıda yazdığımda daha iyi anlatabiliyorum hissettiklerimi. Sizler yorumlarınızla bunu destekledikçe duyduğum mutluluğu ise ifade edebilmem çok zor.Yazıp okuyarak çoğalmak gerçekten müthiş...
Hoşça, sevgiyle kal Guguk Kuşu...
acı yürekli mıncıklar, mıncıklar bir hamur gibi kıvama getirir yumuşacık eder özgürcüm. hoşgörüyü, anlayışlı olabilmeyi, verebilmeyi öğretir insana. acılı insanların gözlerinde görürürüm ben bunları. hamlığımızı siler götürür. o yüzden acılarımızı severiz de aynı zamanda.
Yorum Gönder