6 Mart 2012 Salı

çok gördüler





   Kapayın çenenizi. Tıkayın kulaklarınızı. Gözleri boşverin nasıl olsa görseniz bile konuşamazsınız. Siz en iyisi beyni toptan çıkarıp atın. Önünüze konan her ne ise - gık- demeden kabul edin. Eğer sözümüzü dinlemezseniz başınıza geleceklerden biz sorumlu değiliz. İşte bu kadar arkadaşlar, yapmamız gereken bu kadar basit. Susmak.

  Eminim çoğunuz duymuşsunuzdur RTÜK tarafından Okan Bayülgen’e verilen cezayı. İki hafta ekrana çıkmamakla cezalandırıldı Okan Bayülgen. Bugüne kadar verilmiş en ağır ceza. Neden? Yayın sırasında kullandığı bir kelime yüzünden. Kelime ne? FUCK!

   Hafta içi yayınlanan ‘’ Muhabbet Kralı ‘’ adlı programı hiç izlediniz mi, bilmiyorum. Benim izlediğim, izleyebildiğim topu topu birkaç program var bu da onlardan biri. Demagoji, ajitasyon yapılmadan, bilirkişilerin kayda değer şeyler konuştuğu, anlaşılabilir, belli bir standardı tutturmuş neredeyse tek program. Bunların yanında Okanın zeki, kimsenin önünde ceketini iliklemez, nabza göre şerbet vermez, bildiğini okur, sözünü sakınmaz tavrı ise bence saygı duyulacak cinsten. Bugüne kadar konuklarına ve arayanlarına Okan kadar değerlerince davrananını görmedim. Herkese hak ettiği gibi! Hak ettiği kadar!

  Tabi RTÜK’ün vermiş olduğu bu cezanın altında yatan asıl sebep FUCK değil. Olamaz. Şayet bu olsaydı:

  Beyni bilmem nerelerine kaçmış insanların karı - koca aradıkları evlendirme programlarına,

   Tüm çapraşık ilişkilerin konu edildiği dizilere,

   Kadınların ya da erkeklerin yerin dibine sokuldukları tüm yayınlayanlara,

   Neredeyse insan haklarını ihlal eden haber programlarına,

   Her türlü tacizin yapıldığı reklamlara,

   Şiddeti, küfürü, sapkınlığı çocukların önüne seren çizgi filmlere,

   Döne döne aynı şeylerin konuşulduğu programlara yasaklama getirirdi. Ama bizde her şey olduğu gibi bu da tersine işledi. Sebebi ise aba altından sopa göstermek. Korkutmak. Susturmak. Kocaman bir korku toplumu yaratmak. Sustukça sıra bize de gelecek, az kaldı derken sosyal medya patladı. RTÜK’ü kınama, Okan’a destek mesajları, kampanyaları hız kesmedi. Bizim gibi düşünmeyenleri dinleyebilmeyi ne zaman başarabileceğiz? Dinlemek istemiyorsak en azından yalnızca kulaklarımız tıkamayı. Kanal değiştirmeyi. Farklı çıkan sesleri susturmaktan ne zaman vazgeçeceğiz? Gerçi mahallelerde, iş yerlerinde, okullarda, evlerde bile birbirimize bu şekilde davranıyor olduktan sonra! Şimdi düşündüm de belki zaman içinde bu hale geldik - getirildik? Birbirimize eskiden de bu kadar yabancı mıydık? Bu kadar korkuyor muyduk her şey - herkesten?

   Bilemiyorum arkadaşlar nereye varacak bu işin sonu. Ece Temelkuran’ın, Bayülgen’in programında söylediği, söyler söylemez stüdyoda duyulan sinyal sesiyle reklama girildiği  ‘’ Faşizm o kadar sinsi sinsi ilerler ki gelene kadar farkına varmazsınız. - Yok ya o kadar olmaz. O kadarı yapılamaz.- der durursunuz. Sonra bir sabah uyanırsınız ki…’’ söylemi aklıma çok sık geliyor.

    Ne diyeyim işte uzun yıllar sonra bir muhabbetimiz olmuştu onu da çok görüp …

                                        ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL

Hiç yorum yok: