22 Ocak 2012 Pazar
SÖMESTR GELDİ HOŞ GELDİ! LEY LEY
Evet! Sömestr tatili sebebiyle çocukları onbeş gün evde olacak aileler, eller havaya. Gözümüz aydın.
Sizlerin evlerinde de sükûnet içinde, mutlu yüz ifadesiyle geziniyor mu çocuklarınız. Durum bizde şimdilik bu. Ama ben kanmam. Geleceği, birkaç gün sonrasını görebiliyorum. Eğer; yeterli sayıda ( ki yeter derecesini ben bi bilemedim ) çocukların iyi vakit geçirecekleri program yapılmazsa, yüz ifadeleri gün be gün artar biçimde mutsuz bir hal alacak. Geceleri ‘’ İyi geceler ‘’ demeden önce yine aynı yüz ifadeleriyle sorulan ‘’ Yarın ne yapacağız anneeee!’’ sorusu kâbusumuz olacak. Çalışıyor olanlarımızın iş yerlerine taciz edici, ‘’ Kaçta geleceksin? ‘’ ile başlayan telefonlar gelmeye başlayacak. Bu zaman zarfında ‘’ sömestr tatili ‘’ serisinin bilmem kaçıncısını yaşıyor olan biz anneler başlayacağız okulların açılacağı gün için şafak saymaya.
Elif’in sömestr tatili; kalabalık bir grup olarak yapmış olduğumuz program doğrultusunda, iki gün erken başladı. Eve dün döndük. Hem de; samimiyetleri, güler yüzleri, saatler boyu ettiğimiz sohbetlerde paylaştığımız ‘’ aşina duygular ‘’ıyla hayatımıza giren yeni dostlarla çoğalmış olarak döndük. Tüm bunların üstüne geceyi; ebeveynlerinin de bizim arkadaşlarımız olduğu yakın arkadaşıyla geçirdi. Biz çay & film keyfi yaparken, avaz avaz Elif’in odasında kudurdular. Şimdilik keyfine diyecek yok. Anlayacağınız çarşamba gününden beri her şey yolunda.
Derken; uyumadan önce odasına girdim. Sebep; hem ‘’ İyi uykular ‘’ dilemek hem de cep telefonunu istemek ( en azından geceleri ). İşte bizim gerçek tatilimiz o an Elif’in ağzından çıkan ‘’ Tatilde de mi anne? ‘’ cümlesiyle başladı. Gerçi; sanıyorum bu bize, Elif’in yaş grubunda çocukları olanlara has bir durum. Yani; on üç yaş. Yani; sekizinci sınıf. Ve yine yani; mükemmel işleyen Milli Eğitim Kurumumuzun yapmış olduğu dördüncü değişikle son halini almış olan yönetmelik uyarınca, dönem sonunda SBS sınavına girecek çocuklulara has bir durum. Bundan sonra ki yıllarda nasıl değişiklikler olur Allah Kerim ( Milli Eğitim Kerim )… Neyse işte karne süper ya; yılsonunda girilecek olan ‘’ saçma sapan ‘’ ( aman bizimki duymasın ) SBS sınavı gerçeği tamamen unutuldu. On beş gün boyunca;
Bir ellerinde telefon / Diğer ellerinde müzik çalar / Karşılarında televizyon olsa / Bu arada adresi zaten sürekli kaybediyor olan akıl iyice uçup gitse ne olmuş ki?
Al sana yeni bir ” arada kalma durumu ” daha: Onları neden tamamen kendi hallerine bırakmıyor, bırakamıyoruz? Bırakalım da canları ne istiyorsa yapsınlar. Buna hiçbir şey yapmamakta dahil. Peki neden yapamıyoruz? ‘’ Bir elimde cımbız / Bir elimde ayna / Umurumda mı dünya ‘’ diyemiyor olmanın acısını çocuktan çıkartmak isteyen bilinçaltımızın oyununa mı geliyoruz? Yoksa; çocuklarımızın yaşadıkları şeyler sonucunda ( başarı - başarısızlık, mutluluk - mutsuzluk vb. ) hissettiklerinin misli fazlasını hissediyor olmamızdan mı? Gerçi bilinçaltı dediğimiz dehlizin içinde onlarca sebep daha gizli olabilir fakat yazının hedeflediği duygu bu değil. Günün pazar, yarının iş günü olmasının da eklersek; bu günlük dehlizlerde kaybolmanın alemi yok. Arada kalma durumuna gelince; bende ki durum kesinlikle ikincisi. Mutsuz olmasını istemiyor olmam. Çünkü normal şartlarda ‘’ Bir daha mı bu yaşta olacaklar? Canları ne, nasıl istiyorsa onu yapsınlar.’’ Derim. Ama gel gör ki ‘’ Sistem? ’’
İşte durum böyle sevgili blog okuyucuları. Aynı durumda olanlar için paylaşılan bir ” aşina duygu ” daha. Tahmin ediyorum ki; üç aşağı beş yukarı aynı şeyleri yaşıyoruzdur. Hepimize kolay gelsin. Ağzımızın tadı bozulmasın. Hepimize, hatıralarımızda yaşayacağımız güzelliklerle yer alacak, eğlenceli bir sömestr tatili dileyerek huzurlarınızdan ayrılıyorum. Gerçi öncesinde kendim için uyku, yayılıp kaykılabilme özgürlüğüyle dolu bir pazar günü diliyorum. Derken aşağıdan sesleniyorlar işte: '' Özgürrrr hadi gelmiyor musun?'' diye. Ne özgürlük ama!
ÖZGÜR TAMŞEN YÜCEDAL
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
6 yorum:
bizim evde bir lise 3 kızı, bir 8. sınıf kızı bir de 2 yaşına gelmemiş bücür kız var:D
lise 3 olan dershane kampında gece gündüz harıl harıl test çözüyor, 8. sınıf olanın dershanesi devam ama bugün kar yağışı nedeni ile tatil oldu:D ama en azından okul yok. anlaşılan bu sene ikimizde sbs annesiyiz. bizimkinde stres yok. iki kez girdi ya sınava alıştı, puanları çok iyi. sanırım meram feni kazanacak. lise 3 de olan daha stresli seneye üniversite annesi olacağım, bu beni de ürkütüyor.sbs kesinlikle saçma bir sınav çocukları mahvedip, sıkı elekten geçiriyorlar, en iyi okulları kazanıyor çocuklarımız, büyük kızım meram anadoluda, öğretmenleri bir görsen onların zeka kapasitesinden, idelasiz, kaprisli öğretmenler. hem hiç birşey vermeyip, hem de egolarını tatmin etmek için ağır soru soran....
çocuklarımıza allah kolaylıklar versin.
Bu kadar mı aşina olunur? Daha dün tatilin ilk günü, Deniz'in yaptığı yorum benim önümüzdeki iki haftada neler yaşacağımın ipuçlarını vermiş bulunmakta. Derin derin alınan nefeslerden sonra, alınan ps oyunları, oynanan scrabble, yapılan pasta can sıkkınlığını bir nebze olsun GİDERMEDİİİİ... Yaw daha 1. gün insafsız!!!! Ben anladım ki, kesmiycek onu hiçbirşey. Halasına gönderme eylemim, msn'den annoş napıyosun, ben çok sıkıldım mesajlarıyla elimde patlamış durumda. Bulduğum çözüm çözümsüzlüğümün resmidir. Kafaya verevine saran ve sıkıca bağlanan yazma, bileğimde hiç çekmediğim ama zor anlarda çekebileceğim annemin tesbihi... Hoşgelmiş sömestr, tey tey lililililili....
Ajandamda yapılabilecekler listesini gördüğümde bir ürkmek sorma gitsin Belgin. Neden mi? Eğer her güne bir şey yapmaya kalksak ( ki mümkün değil ) benim tamamen kendimi kaybetmem ve cebimde ne var ne yok harcamam gerekir. Bu sebeple pasta, çörek falan yapıp bir kaçta film almak dışında pek bir şey yapmamaya karar verdim. Ha araya sinema da eklenir belki. Ne yaparsak yapalım hep dahasını isteyeceğini biliyorum çünkü. :))) Hadi bakalım kolay gele.
Guguk Kuşu, sınavları geçtim, bir yanıyla mühteşem bir tablo olsa da üç kız çocuğuyla yaşarken işin zaten başlı başına kolay değildir.Sınavlar konusuna gelince de; daha önceleri de paylaşmış olduğum üzere benim mantığıma tamamen ters bir düzen. Bence bu yaşa gelip çocukluk arayışından vazgeçmek istemeyen bunca mutsuz insanın yaşadığı ülkeyi yaratan başta bu düzen. Ne kadar karşı olursam olayım düzene ayak uydurmak zorunda kalıyor olmak bana bu kadar ağır, incitici geliyorken çocuklarımın da bunları yaşamak zorunda kalıyor olmalarını izlemek düşün ki neler hissettiriyor. Olmak istediğim o kadar değerli yazar, düşünür, gazeteci varken olmak istemediğim misli insan da var. Sistemin piyonları olan öğretmenlerle yaşadıklarım ise anlatılır gibi değil. Gün gelecek sokaklarda, üzerine '' Hepinize, her şeye karşıyım. '' yazdığım bir kartonla gezeceğim galiba. Kafamda ki huniyi de unutmamak lazım. Tabi o güne kadar bünyeme kaynamamış olursa. Sevgiler...
Yazılanları okuyunca bir öğretmen olarak çok çok güldüm.Ödeşiyoruz.Ah o vicdan var ya ,nasıl alıyor bir önce yaşananların acısını,ama içi de parçalıyor öyle işte.Çocuksuz bir öğretmen olarak iki gündür yataktan çıkmadım,yenice kendime gelebildim.
Diyebileceğim,çocuğu tamamen boşlukta hissettirmek olmamalı tatil.Birlikte bir plan ille yapılmalı.Sanki ev kampına girmiş de bir ekip halinde her şeye vakit ayırılmalı.Sınırsız bir tatili düşünemiyorum bile.Birinci sınıftan liseye kadar bir ailenin bir planı olmalı.İlle tatil için de sorumluluklar verilmeli.(bu dolabını düzenleme,kitaplığını düzenleme gibi akla ne gelirse bir sorumluluk olmalı ille.)Yoksa o beğenmediğiniz okullarda o beğenmediğiniz öğretmenlerin oluşturduğu kendi işini kendi yapma ve sorumluluklarını yerine getirme balonu patlayıverir,düzelt dur sonra kaç yaşaına gelse bile.Meslekdaşlarımda en sevmediğim insanlar hep yatan ve başkasının üzerinden her anlamda geçinmeye çalışan tipler.Yatan ve sorumluluklarını yerine getirmeyip üzerime abanmaya çalışanların artık anasına babasına da küfrediliyor haberiniz ola!İşin tuhafı hadi yaşlı öğretmenler teknolojiden bihaber de böyle sorumsuz,yeni gelen kuşak da armut piş ağzıma düş diyen tiplerden.Çocuklardan değil sorumluluğunu bilmeyen başkasının üzerinden geçinen öğretmenlerden usandım ben de.
Öncelikle merhaba Serap, hoşgeldiniz. Gülümsetebilmiş olmaktan ayrıca memnun oldum. Yazımda da belirttiğim üzere gün ve amaç itibarıyla bir nebze esprili uslüp kullandım. Ama merak etmeyin gidilecek yerler, gelecekler, çalışma-iş programları hazır. Sonrasında değinmiş olduğunuz konunun ciddiyetinin inanın farkındayım.
Yazı ve yorumlarda ki serzenişlerimin sebebi ergenlik çağında, ruh hali feci dalgalı, nabzını bir türlü tutturamadığımdan vermem gereken şerbeti ayarlayamadığım üstüne üstlük balık burcu bir kız çocuğuna sahip olamamdan. Bu tür şeylere kafa yormamım, paylaşmamım sebebi ise; çocuklarıma karşı duyduğum sonsuz-karşılıksız sevgi, öncelikle vicdanlı - iyi insanlar olmaları konusundaki çabamdır.
Bunun yanında köy ilköğretim okulunda öğretmenlik yapan kız kardeşim var. Kelimenin tam anlamıyla ''kendini paralıyor (uz).'' Çocuklara daha iyi nasıl öğretebilir, ufuklarının - köreltilen hayal dünyalarını tekrar nasıl kazandırabilir diye. Ki bunca zamandır tespit ettiğimiz temel eksikleri '' SEVGİ ''. Zamane çocukları ne yazık ki sevgi ve ilgiye açlar. Yorumunuzdan bunu canı gönülden yaşayan bir eğitmen olduğunuz anlaşılıyor.
Meslektaşlarının bazıları hakkındaki gözlemlerinin diğer öğretmen arkadaşlarımınkilerle aynı olması ise bizler için endişe verici pek tabi. Yalnız nasıl bir hesap vermekse bende! Diliyorum yanlış anlamamışsınızdır. Ben samimi yorumunuz için teşekkür edip kaçayım. Sevgiyle...
Yorum Gönder